Ara 11, 2018Etkinlikler, TVHMD3 Yorum

CEYHANLILARIN BAĞIŞLARIYLA ALINAN İLK BAĞIŞ UÇAK

CEYHAN TAYYARESİ

VE BAŞTAYYARECİ VECİHİ HÜRKUŞ’UN CEYHANDA İLK UÇUŞU

Yıl 1925, Cumhuriyetin kuruluş çalışmaları heyecanla ama çaresizliklerle başarılmaya çalışılıyor.

Hasta, yorgun millet geleceği kurmaya çalışıyor. Yeni amaçlar için yeni kurumlar oluşturuluyor. Şubat ayında Türk Tayyare Cemiyeti (THK) kuruluyor Cevat Abbas Bey başkanlığında. Fen şubesini kurmak üzere Vecihi Bey görevlendiriliyor. Vecihi Faham.

Vecihi Bey, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı kahramanı bir tayyareci. Kafkas cephesinde ilk Rus uçağını indiren tayyareci. Sonra esir edilmiş. Esaretten Hazar Denizini yüzerek ve tahta bir çamaşır teknesine tutunarak geçmiş, İran’da karaya çıkarak, Süleymaniye üzerinden Musul’a kadar yürüyerek gelmiş. İstanbul Hava Müdafaasında görevlendirilmiş. Mondros sonrası, İstanbul’da İngiliz ajanların elinden kurtularak Mustafa Kemal’in yanına, Anadolu’ya geçmiş. İstikamet Konya. Birlikler toplanıp uçaklar onarılınca başlar Kurtuluş Savaşında hava harekatları. İlk uçuş, uçuşlarda Yunan uçağını düşürür. Savaşın son uçuşu da ona nasip olur. Zafer kazanılır. Vecihi Bey’e Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası verilir. Savaş sırasındaki olağanüstü keşif hizmetleri için de sadece ona 1. İnönü, 2. İnönü ve Sakarya Savaşları için BMM (Büyük Millet Meclisi) tarafından 3 Takdirname verilir. Hiç kimseye verilmeyen. 1924 yılında tamamladığı ve 28 Ocak 1925’de il uçuşunu yaptığı VECİHİ K-VI uçağını yapar.

Türk Tayyare Cemiyeti hava gücünü kurmak, uçmanlar, pilotlar yetiştirmek için kurulmuştur ki bu da Vecihi Bey ve Cevat Abbas Beyin hedefleridir. Hem uçağınız yok hem de uçak alacak paranız.

“Milletin cemiyetle alakasını temin etmek ve halkımızın yardımına dayanacak olan bu varlığa seve seve bağışta bulunacak yurttaşları teşvik etmek için bir Madalya Nizamnamesi kaleme almıştım. Bronz, gümüş, altın ve murassa olmak üzere dört kalite olan madalya, bröve şeklinde, 5 cm. çapında oval bir çelenk ve içinde bir tayyare görülüyordu. Bu tayyareyi milli bir varlık olan ilk Türk tipi tayyaremin resmi ile süslemiştim. Bu duruma göre 100.-TL bronz, 500.-TL gümüş, 1.000.-TL altın, 5.000.-TL bağış yapan, murassa madalya alacaktı. Şehirlerarasında bir rekabet tesis olunarak, 10.000 TL toplayıp cemiyete gönderen her şehir, kasaba ve köy kendi adına bir tayyareye sahip olabilecek ve hatta bir vatandaş bile bundan yararlanıp, kendi adını taşıyan bir tayyareyi görmek şerefine kavuşacaktı.”

diye anlatıyor Vecihi Bey.

“Alınan karar üzerine cemiyetçe bütün şubelere yapılan tamim neticesi hiç gecikmedi ve ilk olarak Ceyhan kasabamız halkı bu büyük havacılık kalkınmasının ilk şeref kordelasını kesmek üzere 10.000 TL’nin gönderildiğini telgrafla bildirerek cemiyetin ilk tayyaresine CEYHAN adının verilmesini istemişti.

 

Muhterem Ceyhan halkının bu güzel jesti memleket çapında iyi bir tesir yapmaktan hali kalmadı ve ilk tayyaremizin satın alınmasına karar verildi. İstediğimiz gibi cemiyetimize teslim edilecek olan bu tayyare İtalyan Ansaldo fabrikası mamulatından 300 PS (beygir) takatinde Fiat motorlu güzel bir tayyare idi. Tayyarenin İtalya’dan çıkış müsaadesinin geç verilmesi sebebiyle 27 Mayıs 1925’de geleceği, müteahhitten alınan telgrafla öğrenildi. Ceyhan’ı almaya İstanbul’a gittim. Ansaldo tipi tayyare gününde İstanbul’a geldi.”

Ceyhan Tayyaresi Ankara’da

 

“Tayyarenin meydana nakli, malzemesinin hazırlanması, montajı, boyaları ve kanatlarına Ceyhan yazılarının yazılması işleri 10 gün içinde ikmal edilerek bitirildikten sonra 7 Haziran 1925 Pazar günü Ankara’ya uçurduk. Reisicumhurumuz Atatürk, vekiller heyeti, Genel Kurmay Başkanlığı, Milli Müdafaa Vekâleti, yüksek kademe erkânı ve hava müsteşarlığı mensupları, Ankara valisi, vilayet ve kaza mülki amirleri, belediyeler, bankalar ve bütün Ankara eşrafı ve halk bu mutlu tecrübe gününün davetlileri idi.

17 Haziran 1925 günü benzeri görülmemiş büyük bir halk topluluğu birikmişti. Bütün davetliler hazır olarak hava gösterisi demek gerek olan programın tatbikatına başlandı. İlk uçuşlar Ansaldo fabrikasının tecrübe pilotu Lovadina tarafından yapıldı. Ben uçuşları kontrol ve tayyarenin şartnamesinde yazılı vasıflarını tetkik ile vazifeli olarak İtalyan pilotu ile birlikte uçuyordum. Bu kararı takiben, muhterem reisimiz benim de tayyareyi tecrübe etmemi istedi. Hemen tayyareye atladım, uçuşa başladım. Lovadina ile birlikte uçtuğum için tayyarenin sahip olduğu vasıflar beni tatmin etmiş olduğundan, hiçbir yabancılık hissetmiyordum.

Zaten Lovadina ile uçuşlarımda tayyare çift kumandalı olduğundan uçuşları ben de idare ediyordum. Bu sebeple uçuşa başlar başlamaz daha alçak irtifalarda dahi akrobasi hareketleri yapıyordum. Benim uçuşlarımı yerden izleyen İtalyan pilot, cemiyet reisinin yanına gelerek hakkımda şu lisanı kullanmış:

“Ekselans sizi tebrik ederim, böyle bir pilota sahipsiniz. Uçuşlarını hayret ve takdirle takip ediyorum. Dünyada hiçbir pilot, ilk uçtuğu yeni tip bir tayyareye bu kadar hâkim olsun ve tayyareyi elinde bir kalem gibi oynatsın”.

İtalyan pilotun hakkımdaki bu sözlerinden çok mütehassıs olan Cevat Abbas Bey, uçuşlarımı bitirip yere indiğim zaman beni yanlarına çağırdı, İtalyan pilotunun sözlerini tekrar ettikten sonra gerek kendisi ve gerek idare heyeti azalarının takdirkâr sözlerini ve tebriklerini müteakip, bana “Baş Tayyarecilik” ünvanını vermişti

Konya 20 Haziran 1925

 

Güzel Ceyhan tayyaresini gerçek sahiplerine göstermek, milli havacılık yoluna açılan cemiyet yarışmasını şerefle kazanan Ceyhanlı kardeşlerimize Türk Tayyare Cemiyeti teşkilatının sevgi ve teşekkürlerini götürmek için uçuşa başladığımız gündü. Konya’da büyük bir bayram havası vardı, halk akın akın tayyare meydanına koşmuş, derin bir gıpta ile Ceyhan‘ı seyre dalmışlardı. Rotamız Adana’ya uçuş yolunda tesadüf ettiğimiz halk kitlelerine propaganda araçlarını bol bol döktüğümüz için yanımızdaki çuvallar hayli boşalmış, makinistim İrfan da oturabilmişti. Artık Toros’lara yaklaşıyorduk. Sanki vatanımızın cennetine ulaşıyorduk.
Adana’da başta vali ve bütün üst kademe zevatın hazır bulunduğu bu halk topluluğu Ceyhan‘ı alkışlıyor ve güzel kuşu severken biraz da üzülüyorlardı. Ve de haklıydılar. Adana bir vilayet merkezi ve Türkiye’nin en zengin bölgesi, Ceyhan ise bu vilayetin bir kasabası olduğu halde havacılık davasında maratonu ilk aşan, şeref madalyasını hak eden Ceyhan halkı olmuştu.

 

Ceyhan Tayyaresi Ceyhan’da

“Kuzeyden güneye yılankavi kıvrımlarla uzanan Ceyhan nehrinin sol sahiline yaslanmış küçük bir kasaba, etrafını kesif insan topluluğu çevirmiş küçük bir meydan. Bu durumu görünce derin derin düşündüm.

Yeşilliklere gömülmüş bu kasabanın ne büyük duygulu cömert bir halkı varmış. Dimağım bir an için durur gibi olmuştu. Düşünüyorum 10.000 Türk Lirası büyük bir servetti o zaman. 1925 yılında liranın değil, kuruşun değeri vardı. Çünkü o tarihte bir Türk altını 5-6 Türk lirasından ibaretti.

 

Hamiyet yarışını kazanan Ceyhanlılar yurtseverlik ve feragat adına bende büyük bir hayranlık yaratmışlardı. Bu duygu ile gözlerim yaşararak şehir ve halkını ayrı ayrı selamladıktan sonra inişe geçtim. Küçük meydan gönlümün duyguları kadar genişledi ve Ceyhan’ın yurduna inişine yetmişti bile. Çok samimi bir kabul ve güzel yurdumuz kadar sıcak bir kucak bulmuştuk. Dört buçuk saat süren uçuştan sonra bu insanlar arasında kendimi hiç uçmamış gibi hissediyordum.

Tanıştık, görüştük ve kahvelerimizi içtikten sonra yeniden uçuşa başlamak istedim. Çünkü görüyor ve işitiyordum ki çocuk, kadın, erkek herkes kendi eserini elleriyle okşuyor, dudakları ile öpüyor ve derin bir zevkle dinlediği uçuş hikâyelerinden sonra uçmak arzularını, uçuşa alışmış kimseler gibi tereddütsüz ortaya koyuyorlardı.

Bu uçuşlar bana tatlı bir meşgale olmuştu. Her defasında iki-üç vatandaşla havalanıyor, kasaba üzerinde birkaç tur yaparak iniyorduk. Hava kararıncaya kadar süren bu uçuşlardan hiçbir yorgunluk duymamıştım. Ertesi gün daha sabahtan halk meydanı doldurmuştu, halk arasında yeni bir bağış yarışması başlamıştı.

Bu coşkuya ben de katıldım, uçmak isteyen birçok vatandaşa uçuş zevkini tattırmak ve cemiyetimizin şükranlarını yürekten duyurmak azmiyle uçuşlara başladım. Birçok uçuştan sonra güzel bir gösteri uçuşu yapıp Ceyhan’lıları selamlayarak yine üç arkadaş tayyareye atladık ve Adana’ya döndük.”

Müthiş Bir Olay: İşte 50 Liralık O Saat

Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği olarak 2007 yılında Vecihi Hürkuş’un idealleri ile çıktığı yolda onu tanımaya, anlamaya çalışıyoruz. Arşivimizde, kurtarılmış belgeler var. 1932 ajandasını inceliyoruz. 14 Nisan sayfasında bir ifade: “Saati rehine, 50 Lira aldım”. Haftalar geçiyor, yol alamıyoruz. O tarihte Vecihi Bey, Türkiye’de ilk Sivil Havacılık Okulu “Vecihi Sivil Tayyare Mektebini” kuruyor. Kalamış sahilinde ilk dört direk dikilmiş bina yapımı başlamış. İnşaat gerekleri çok. Eldeki imkanlar, bir ideali var etmeye yetmiyor. İşler yürüyor, yapılacak ödemeler var. İmkân yok. Bileğinde taşıdığı bir saat var. Manevi değeri, anısı, parasından çok yüksek. Saati rehine vermiş ve 50 Lira almış. “Vecihi Bey bir saate bu kadar para vermez?” diye soruyoruz kendimize.

Araştırmamız, mektup gazete dergi sayfalarında devam ediyor. Ve 8 sene önce 1925 yılında yayınlanan Osmanlı Türkçesi ile basılı bir gazeteden öğreniyoruz. 1925 yılında 10.000.-TL bağış toplayıp Türk Tayyare Cemiyetine bağışlayan Muhterem Ceyhanlılar, Uçak Ceyhan’a geldiğinde ilk uçuşlar tamamlanınca Tayyareci Vecihi Bey ve Makinist İrfan Bey’e bu muhteşem günün anısına birer altın kol saati takmışlar. İşte bu saat o saat.

Vecihi Bey bu saati hangi zorlukla karşılaştıysa onu aştı. Ana İlk Sivil Havacılık Okulunun kurulması için o saatle vedalaştı.
Para alındı. Okul tamamlandı…

 CEYDER VE ÖĞRENCİLERİ

İstanbul’da 9 Aralık 2018 günü İstanbul’daki Ceyhanlılar, Ceyhanlıların başvurabileceği ve gereken desteği göreceği, sıkıntılarını dile getireceği, gurbette olmadığını hissettirmemek manasında maddi ve manevi destek sağlayan güler yüzlü bir Dernek var Harbiye’de. Toplantı günü İstanbul’ da öğrenim gören üniversiteli gençlerimize ulusumuza ve vatanımıza yararlı olmak amacıyla 1988 yılında Ceyhan’a gönül vermiş gönüllülerle kurulmuş. Gönülleri o kadar geniş ki, Ceyhanlı olmayan ama kendisini Ceyhanlı kabul edenlere de kapıları açık. 1.500 üniversiteli öğrenciye burs vermişler.

Toplantıda 70 civarında burslu öğrenci vardı. Adını duymuşlardı Ceyhan uçağının. Bir kısmı iyice biliyorlardı. Ama gözlerinden anlaşılan; o gün onlar da Ankara’dan Adana’ya, Adana’dan Ceyhan’a gelen tayyaresindeydiler. Ya da Ceyhan Kumluk mevkide Ceyhan uçağını karşılayanlar arasındaydılar, uçağı sevip okşayan gururlarından ve sevinçlerinden kalbi fırlayacakmış gibi atanların, ağlayan, oynayanların…

Ceyhanlı oldukları ve bugün hala Ceyhan Uçağı için sevindiklerini, heyecanlandıklarını gördük. Her birini ayrı ayrı kutluyorum. O gün gençlerle kebap yedik, şalgam da içtik. Bu muhteşem gençler biliyorlar ve anlatacaklar ki Ceyhanlı olmak sadece kebap yemek, şalgam içmek değil. Yerini yurdunu seven, mutlu olur, gururlu olur. Gitar çaldılar sohbet ettiler öğrenmek istediklerini danıştılar. Dernek yöneticileri olan abileri, amcalarıyla semtlerinden, köylerinden konuştular. Selam getirdiler, götürmek üzere selam üstlendiler. Sanki biraz abiler gibi, ablalar da aradılar ya da anneler.

30 Yılını tamamlamış sivil toplum kuruluşları vardır da hala dinç, dinamik, birbirini seven, sayan üyeler, yöneticilerle sık karşılaşılmıyor. Bu bile göze görünmese de en büyük kazanımlardan. Değişen koşulları güçlü, sağlıklı ve yararlı bir vizyonla karşılamak ise sanırım, dernek üyeleriyle beraber, bu genç muhteşem gençlerin katkı ve katılımları olacak.

Bu kolay bir iş değil. Yaşadıklarını, zorluklarını bilen bilir. Zoru başaran, yorulsa da mutlu olan fedakâr kurucuları ile bugüne kadar hizmet etmiş yöneticilere, onlara destek olan üyelere, her birinin bir pırlanta olmasını dilediğimiz öğrencilerimize ve Ceyhanlılara selam olsun.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle hepinize “Yüksek Başarılar” dilerim.
Bahadır GÜRER

Pin It on Pinterest

Share This

Bunu Paylaş

Bu sayfayı takipçilerinle paylaş!