İlk Türk Uçağı Vecihi K-VI
Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği olarak bu sayfada, ilk Türk uçağı Vecihi K-VI ile ilgili elimizdeki bilgileri sizinle paylaşıyoruz.
Vecihi Hürkuş’un 1923 yılında inşasına başlayıp 1924 yılında bitirdiği Vecihi K-VI uçağı, ilk ve tek uçuşunu 28 Ocak 1925’te, İzmir – Seydiköy’de yapmıştır. İlk Türk Uçağı Vecihi K-VI’nın fotoğraflarını, teknik özelliklerini, K-VI uçağına verilen değeri, amblem olarak kullanıldığı yerleri, objeleri görebilirsiniz. Ayrıca, derneğimizin Vecihi K-VI ile ilgili yürüttüğü projelere, ürün ve bağlantılı sayfalarımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Aşağıdaki başlıklara tıklayarak ilgilendiğiniz bölüme hızlıca ulaşabilisiniz.
K-VI Uçağının Teknik Bilgileri
Yapım Hikayesi ve Resimli Ay Dergisindeki Yazısı (blog)
Derneğimizin Ambleminde de Bulunan K-VI Uçağının Süslediği Diğer Logolar
Vecihi K-VI Teknik Özellikleri
Vecihi Hürkuş anlatıyor:
1923 yılı, henüz dünya havacılığı teknik tekâmülü üzerinde ve ilmi araştırmalar devresinde bulunuyordu. Umumi harbin doğurduğu zaruretler içindeki buluşlar ve eksik terakkiler durmuş, havacılık sanayiinin daha ilmi esaslar dâhilinde yürümesi imkânları araştırılmağa başlanmıştı. İşte bu devre dünya havacılık tekniğinde bir ilerleme devresi idi. Tayyare süratine gelince: Av tayyarelerinde sürat 200-220 kilometre iken keşif tayyarelerinde 160-180 kilometre büyük bir sürat telakki ediliyordu. Tayyare motörleri sanayii de aynı istihale içinde ve mevcut motörlerin en yüksek takatleri 280-300 beygir kuvvetindeydi.
Tayyarelerin kullanılması ve gönderme işleri bakımından birçok zorluklarla karşılaştığımız bu devrede bilhassa zaman ve çok adam kullanmak mecburiyeti önemli bir meseleydi. Mesela: Bir tayyarenin reglajı, uçuşa hazırlanması uzun bir zaman işiydi, bu zaman da, ancak usta ve iyi yetişmiş elemanlarla kazanılabiliyor, aksi takdirde yani acemi ellerden çıkacak iş, haliyle bir tayyarenin montajı için mümkün olamıyordu. İşte bu sebepler altında uzun yılların tecrübelerinden aldığım kanaate göre bütün bu gibi zorlukları dikkat nazara alarak yeni projemde üç noktaya büyük ehemmiyet vermiştim.
1- Tayyarenin nakil ve monte işlerini en az zamanda ve en az el ile mümkün kılmak.
2- Tayyare keşif maksadına göre hazırlanmakta olduğu halde süratini 200 kilometrenin üstüne çıkarmak ve tırmanma kabiliyetini düşürmemek.
3- Müdafaa silahlarının kolaylıkla kullanılması için görüş vasfını yükseltmek ve bir avcı tayyaresi kadar yüksek manevra kabiliyeti temin etmek ve harekâtı kolaylaştırmak.
Bu üç vasıf en çok aradığım hususlardı ve projemin tanziminde de muvaffak olmuştum. Şimdi tatbiki için imkân ve kolaylıklar meydana getirmeğe uğraşıyordum. İşe başladığım tarih, 24.06.1923 dür. Önümde açılan bu yol; idealimi çerçeveleyen en zevkli bir hizmet yolu idi. Uçuş hizmetlerime devam etmekle beraber günlerimin büyük bir kısmını fabrikada inşaata hasretmiştim. Ustalarla malzeme yığınları arasında, iş tanzimi ve her başarılan işin kontrol ve tetkiki bana sonsuz bir zevk ve yorgunluğu his ettirmeyen bir kuvvet oluyordu. Yapılan parçaların nevilerine göre, fabrikanın müdürü bulunan eski tayyarecilerimizden Yüzbaşı Tahsin Bey arkadaşımızın yardımı ile fabrikanın her şubesinden büyük kolaylıklar buluyordum ve inşaatimin şefliğini de Kafkas cephesinde iken bölüğümüzün marangoz ustabaşısı olan Şaban Bey’e bırakmış bulunuyordum. Projemde tesbit ettiğim neticeye göre Vecihi K VI tip tayyaremin muhtelif vasıfları teorik esaslar dâhilinde şu suretle meydana geliyordu.
Motör takatı :
Benz marka (6 silindirli ve su ile soğuyucu) 200 B.K.
Tayyarenin ebadı :
Tam uzunluğu 7,610 m. ”
genişliği 11,700 m. ”
yüksekliği 3,00 m.
Kanat sathı 31,800 m.kare
Tayyarenin ağırlıkları:
Boş ağırlık 830,00 Kg.
Mürettebat 160,00 Kg.
Muharebe ağırlığı 80,00 Kg.
Yanıcı maddeler 200,00 Kg.
Tam uçuş ağırlığı: 1.270,00 Kg.
Muhtelif notlar :
En yüksek sürat 207 Km / sat
Seyahat sürati 188 ”
Askı sürati 83 ”
Taşımaya düşen ağırlık 40,0 Kg./ m
Kuvvete düşen ağırlık 5,8 Kg / B.K.
Pervane çapı 2850 mm.
Pervane hatvesi ( bir devir uzunluğu ) 2740 mm
Tayyarenin emniyet emsal nisbeti (1,8 Norm haddile)
5 Fabrikadaki işlerim ilerlemekte iken gecelerimi bile evimde projelerimin teferruatına vermiş, mütemadi bir gayretle günlerimin en az 16 saatini bu işe bağlıyordum. Hatta bazı geceler yalnız bir iki saatlik uykuyu kâfi görüyordum. Yalnız ara sıra uzak vazifelere gönderilmekliğim dolayısıyle birkaç gün fabrikadan uzak kalışım bana içten bir üzüntü olmakla beraber bu zamanlarda bile dimağım, inşaat işlerimle meşgul olmaktan hali kalmıyordu. Çünkü bu eser, benim idealim olmakla beraber aynı zamanda yurdumuzda İlk Türk tipi bir tayyare olacaktı. İşte bunun için bu güzel çalışmadan bir dakika bile uzaklaşmak istemiyordum.
İzmir‘de inşası devam eden projem tam manasiyle ulusal bir enerji ve hakiki bir Türk kafasının mahsulü idi. Yukarda yazdığım gibi Vecihi K-VI tipinin evsafı, kudreti nispetindeki verimleri Avrupa’daki emsalinden hiç bir noktada geri olmamakla beraber tercihe değer hususiyetleri de vardı. Şimdi biz yeni istiklâline kavuşmuş genç bir devlettik. Her hususta yeni organize edilen milli bir varlık yaratılıyordu. Hava silahı bu yeni varlığın en sağlam güveni olacaktı. Büyük deniz kuvvetleri gibi milli servetimizin yetmeyeceği zorluklar da bahis mevzuu olamazdı. Velhasıl umumi vaziyetimiz itibariyle milli kalkınma bakımından havacılık yolundaki durumumuz bu büyük devletlerin durumundan hiç de uzak bulunmuyordu. Gördüklerimin duygularımda hâsıl ettiği intibaa göre biz havacılık yolunda en modern ve en kâdir bir müdafaa ordusu kurabilirdik ve bu kanaatime de çok geniş bir ölçüde inanıyordum. Yalnız küçük bir himmet, havacılık sanayiimize layık olduğu ehemmiyeti vermek ve milli bir inançla Türk zekâsını yurda faydalı kılmak için elden gelen yardımı yapmak, bizi her bakımdan bu tayyare pazarlarına muhtaç olmayan bir hale getirebilirdi.
Bu mevzuda belki çelik sanayiimizin kifayetsizliği söylenebilir ve iptidai maddeler ihtiyacı ileri sürülebilirdi. Fakat hiç bir zaman unutmamak lazımdır ki milli kalkınma yolunda bu sebepler bir engel olamaz. Çünkü dünyada hiç bir fabrika yok ki, kendi iptidai maddelerini kendi temin etsin ve gene dünyada hiç bir devlet yok ki bütün hayati ihtiyaçlarını yalnız kendi membalarından istihsal etsin. Nitekim bu seyahatte şahit olduğum hakikat, büyük devletlerin havacılık sanayii bile komşu devletlerin yardımına dayanıyor, mesela Fransız sanayii bir kısım ihtiyaçlarını İsveç‘ten ve bir kısım ihtiyaçlarını da İngiltere‘den, Amerika‘dan temin ediyor. İngiltere’de aynı muameleleri yapıyor. Şu halde bizim için de bu muameleleri yapmak ve ilk zamanda hatta bütün iptidai maddeleri dahi dışardan getirtmek suretiyle havacılık sanayiimizi kurmak; herhalde ekonomi, eleman ve işçi gibi birçok Türk eleman yetiştirmek bakımından mamul bir tayyareyi satın almaktan çok daha hayırlı ve çok daha ucuz olacağı aşikârdır.
İşte ben bu temiz inancımı belirtmek ve meydana gelmekte olan eserimle, sahip bulunduğumuz milli enerjinin bu yolda da kadir bulunduğunu ispat etmek yolundaydım. Şimdi daha olgun bir bilgi ve daha imanlı bir inançla tayyaremi bir an evvel meydana getirmek için güzel yurduma döndüm. Heyetin avdetinden bir ay evvel İzmir‘e dönmüş ve işimin başına gelmiştim. İlk gördüğüm vaziyetten çok memnun olmuştum, Tayyaremin gövdesi, kanatları, dümenleri ve saire bütün iskelet kısımları tamamlanmış ve bezlenmek üzere işler benim kontroluma hazırlanmıştı. Bütün parçalar üzerinde yaptığım kontrol ve incelemelerde her işin projeye uygun olduğunu görmek pek tabii olarak benim için derin bir sevinçti. Değerli ustalarımız bu güzel başarılarla, Avrupa’da gördüğümüz elemanlardan geri değil hatta ileri olduklarını ispat etmişlerdi. Hususiyle onların bol malzeme yığınları arasındaki çalışmalarına mukabil bizimkiler hemen her parçanın buluş ve hazırlıklarında birçok zorluklarla uğraşıyorlar ki, bu hal montajcılık değil yapıcılıktır. Binaenaleyh yüksekliktir.
Nitekim hatıralarımın birçok yerinde tekrar ettiğim gibi Türk enerjisi, bu yüce varlığı yokluk içinde yaratmak gibi bir efsanenin kahramanıdır. İşte bu Türk sanatkârları da Türk dünyasının gençleri ve bu yüksek birliğin parçalarıdır. Şimdi ben de bu değerli arkadaşlar arasına katılarak işimizi bizzat idare etmeğe başlamıştım. Tayyare hayli ilerlemişti ve bu gidişle nihayet iki ay sonra ilk Türk tayyaresini uçurmak mümkün olacaktı, tabii bu başarıda sevinç yeni çalışmamıza yüksek bir kuvvet kaynağı olacaktı. 1924 yılının başarıları arasında mesleğim, idealim ve yeni hizmetlerim kadar ilk Türk tayyaresi olan eserimi de süratle bitirmeğe çalışıyordum. Hakikatte bazı mânialar olsaydı tayyaremin inşaatı daha Ağustos ayında tamamlanmış olacaktı. Nihayet, ilk Türk tayyaresi olan Vecihi K-VI tip adlı eserimi 1924 yılının son ayında tamamlıyarak Seydiköy‘üne götürmüş ve orada monte ederek tecrübe hazırlıklarına başlamıştım. Bu yılın son günlerini doldururken hizmet başarılarımdan duyduğum iftihar sevinci kadar tesadüf ettiğim zorluklarla da üzgündüm.
Yeni seneye olgun bir başarının neşesi içinde atlamıştım. Güzel kuşum meydanda, bütün hava mensuplarının takdirlerini toplamaktaydı. Ben, tayyaremin hazırlıkları ile uğraşırken sonsuz bir zevk duyuyordum, normal çalışmadan hariç bütün zamanlarımı bağladığım bu sevdiğim meşgale için tam manasıyla gecemi gündüzüme katmıştım. Tayyaremin noksanları gibi, bana yüksek ümitler veren yer ve rule tecrübelerimi de muvaffakiyetle bitirdikten sonra uçuş tecrübelerini resmen yapmak için şefimize müracaatla müsaadelerini istemiştim. Fakat aldığım cevap: Bu tecrübenin mesuliyetli bir iş olması hasebiyle tayyarenin bir heyet tarafından muayenesine ve uçuş tecrübelerinin heyetçe hazırlanacak fenni bir rapora istinat ettirilmesine zaruret olduğu mahiyetinde idi. Filhakika bu karar doğru ve dünya havacılığında tatbik edilen usul ve muamelelere uygundu, ancak hava teşkillerimizde o zaman tayyare mühendisi bulunmadığı gibi, bir tayyarenin heyeti umumiyesini fenni esaslar dâhilinde muayeneye edebilecek tek bir arkadaş da yoktu .
Tayyaremin ilk tetkikini yapan Şakir Hazım da ihtiyat zabiti olduğundan terhis edilmişti. Binaenaleyh tayyarem yeni bir zorluk içinde bulunuyor demekti. İki gün sonra aldığım tamimle tayyarenin muayenesine memur bir heyetin teşekkül ettiğini öğrendim. Bu heyet arasında mesleki ihtisaslarından başka bilhassa prototip bir tayyarenin fenni vasıflarını teorikman tetkik edebilecek hiç bir kimse bulunmadığı gibi müfettişlik emrinin tahmil ettiği mesuliyetten de şiddetle çekiniyorlardı. Bu şartlar altında bir aya yakın bir zaman beklemek mecburiyeti hâsıl olmuştu. Nihayet bir gün, heyetin fen memuru olan zatı sıkıştırmış ve tayyaremin muayenesindeki gecikmenin sebebini sormuştum. Kendisinden aldığım cevap aynen şu idi:
–Vecihi, tayyareni muayeneye memuruz, fakat ne gelebiliyor ve ne de bu işi bitirebiliyoruz; çünkü sen de bilirsin ki aramızda tayyare mühendisi yoktur. Hususiyle bu tayyare prototiptir.
-Tayyareyi herkes gibi ben de ve hepimiz de gördük ve güzel bulduk, ancak bu güzellik emniyetin manası demek değildir ve biz bu emniyet işini de görecek mevkide değiliz, fena da demiyoruz. Mesela zahiri haline göre iyi desek ve maazallah tecrübe halinde bir kaza olsa, o zaman mesuliyetten bizi kim kurtaracak? Binaenaleyh ben sana bir arkadaş olarak kestirme bir söz söyleyeyim ki artık sen de boşuna bekleme. Çünkü aramızda bu muayene raporunu imza edecek kimse yoktur. Bu halde eğer sen tayyarene ve yaptığın inşaatın emniyet ve fenni vasıflarına hakikaten inanıyorsan bir gün tayyareni tecrübe hazırlıkları için meydana çıkart, içine atla ve uç. Bu suretle bizi de muhtemel bir mesuliyet yükünden kurtarmış olursun, aksi takdirde, yani bu muayenenin neticesini bizden beklersen tayyarenin çürümesine kadar devam eder. Bu sözler karşısında irademin yolu üzerinde tamamen serbest düşüncelerimle yürümek kararını vermiştim. Artık tayyaremin her şeyi tamam olduğundan müsait bir zaman ve serbest bir meydan fırsatı arıyordum. 28.01.1925 Seydiköy
Tayyare meydanının ölü sükûtu içindeydim, meydanda ne bir tayyare var, ne bir motör sesi. Hangarlar kapalı, yalnız birkaç nöbetçiden başka kimse yoktu. Hangara geldiğimi gören makinistim Ekrem koşarak yanıma geldi ve ben daha kendisine bir şey söylemeden o: Tayyarenizi çıkarayım mı hocam? Derken gözleri sevinçle doluydu, hassas çocuk; gelişimi ve maksadımı ne güzel anlamıştı. Sade bir göz kırpmasıyla onun sorusunu karşıladım. O yanımdan fırlarken tekrar bir işaretle bir an daha tuttum ve bir çuval içine 60 kilo kadar kum koymayı unutmamasını söyledim. Kısa bir süre sonra birkaç askerin daha yardımı ile beyaz kuşum görüldü. İçimdeki coşkun sevince rağmen kararımı kimseye hissettirmemeğe çalışıyorum zannnındaydım, fakat bu hassas gençlerde öyle içten duygular var ki, benim ne yapmak istediğimi söylemeden onlar biliyorlar ve bu işleri yaparken pervaneler gibi sevinçle çırpınıyorlar ve demek istiyorlar ki, bu muvaffakiyet Türk milletinindir.
Her şey tamam, saat 15.00, belki birkaç dakika daha geç, motörüm çalışıyor, yerdeki bu ısınma zamanında kum çuvalı rasıt mahalline bağlanırken ben de son bir defa daha tayyarenin her noktasını ayrı ayrı gözden geçiriyorum: Kanatlarım, dümenlerim, teller ve emniyetler hepsi iyi, ben de pilot yerindeyim. Kumanda vasıtaları rahat ve hassasiyetle oynak, motörümün son kontrolunda, devir saati ibresinin gösterdiği 1420 rakkamında öyle tatlı ve tannan bir ahenk var ki inancıma kuvvetli bir mesned idi. Etrafıma bakındım, meydan sessizlik içinde. Ekrem’in yüzüne baktım, o sevinç içinde gülüyordu ve benim sözümü beklemeden eğildi, tekerleklerin önlerindeki takozları çekti ve sonra koşarak yanıma sıçradı ve yalvaran bir sesle:
-Beni de al hocam, dedi. Hâlâ kulaklarımda bu ses, bu dilek ne samimi idi. Fakat bu isteği yerine getiremezdim, hakkım yoktu. Mesuliyeti yalnız kendim için ayırmıştım. Çünkü yeni bir tipin ilk tecrübesini yapıyordum, bu aynı zamanda beynelmilel bir teamül, bir mecburiyetti. Bunun için Ekrem’in yanaklarını okşayarak gönlünü alırken,
-Sonra beraber uçacağız dedim ve gaz manetine dokundum. Kısa bir rule ile meydanın uçuş sahasına dâhil olduktan sonra rüzgâr istikametine dönmüş ve o gün şiddetle esen şimal rüzgârına karşı motörümü doldurmuştum. Belki heyecanım vardı, fakat sevinçten hiç bir şey hissetmeden kuşumun ayaklarının yerden kesildiğini anladım. Şimdi boşlukta, yurdumun berrak semasında; kendi kafamla ve kendi ellerimle yaptığım kanatlar üzerinde kayıyorum. Sürat her an biraz daha fazla: 100, 120, 150, 180 kilometrelere yükselirken tayyarem tok ve hırçın tırmanışında devam ediyordu. O andaki duygularım: Bu çıkış, bu sürat bizde mevcut tayyarelerin hiç birinde yok. Muvazene dümenlerimi; evvela hafif sonra sert, daha çok sert olmak üzere birçok defalar tecrübe ediyorum. Hassasiyet çok iyi, diğer kumanda vasıtaları üzerinde ayrı ayrı muhtelif tesirlerle tekrar tekrar yaptığım tecrübelerim inancıma her an büyüyen bir kuvvet katıyor. Evvela sola dönüş, sonra sağa, daha sonra devamlı dönüşlerim, tayyaremin munis mutavaatının[1] tam olduğu kanaatini doğuruyordu.
Bu tecrübelerden sonraki devam eden uçuşumda daha derin bir zevk vardı. Uzun zaman kullanılmış bir tayyarede uçuyormuş gibiydim. Bu arada yaptığım sürat tecrübeleri de tasavvurumu ve projelerimi tam olarak tahakkuk ettirmişti. 15 dakika devam eden uçuştan sonra inişe geçtim, bu tatbikat da normal bir tayyarenin hassasiyeti gibi neticelendikten sonra etrafımı saran arkadaşlarımın omuzları üzerinde kendimi buldum. Meydan ne çabuk dolmuştu! Benim ani uçuşum gibi birçok arkadaş ve talebelerim Vecihi tayyaresini havada görünce hemen yerlerinden fırlayarak meydana koşmuşlar ve yere indiğim zaman beni candan kutlamışlardı. Duygularıma ve sevincime büyük heyecanlar katan bu samimi ve candan tezahürat, bu yürekten taşan tebrikler, büyük başarımın en yüksek mükâfatı olmuştu… İşte uzun ve maceralarla dolu ordu hizmet hayatımın beni en çok sevindiren, en parlak günümdü… 28.01.1925
[1] Mutavaat: Bağlı olma. İtaat edip baş eğme
Resimli Ay Dergisi (1925)

Vecihi K-VI’nın Arma Olarak Kullanıldığı Yerler
TÜRK TAYYARE CEMİYETİ
TÜRK TAYYARE CEMİYETİ – MADALYA
TÜRK TAYYARE CEMİYETİ – PULLAR
TÜRK TAYYARE CEMİYETİ – İANE BELGELERİ
TÜRK TAYYARE CEMİYETİ – TAYYARE PİYANGOSU
TÜRK TAYYARE CEMİYETİ – BERAT
TAYYARECİ VECİHİ HÜRKUŞ MÜZESİ DERNEĞİ – TVHMD

Vecihi K-VI Broşürümüz
Vecihi K-VI için Projelerimiz
Vecihi K-VI ile İlgili Ürünlerimiz
Vecihi K-VI Anısına Yapılan Maket
Vecihi K-VI Maketi 1/7 (2017)

Bunu Paylaş
Bu sayfayı takipçilerinle paylaş!